Türkiye Sakatlar Konfederasyonu, İsrail‘in Filistinlilere yönelik saldırılarını protesto etti. Kızılay Güvenpark’ta bir araya gelen konfederasyon üyeleri, ABD ve İsrail aleyhinde slogan attı.
Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı Yardımcısı Murat Arslanhan, okuduğu basın açıklamasında, 2014 yılında İsrail’in hava saldırılarında bacaklarını kaybeden Fadi Abu Salah’ın tekerlekli sandalyesi ile gösterdiği onurlu direnişe destek olmak için bir araya geldiklerini söyledi.
“Halkımız ve bütün insanlık bilmelidir ki bu bölgede akan kanın, bütün iç savaşların ve terör olaylarının arkasında doğrudan ya da dolaylı olarak Amerika ve İsrail vardır.” diyen Aslanhan, İslam coğrafyasının parçalanmışlığı, Müslümanların sessizliği, Müslüman halkların başındaki liderlerin İslam ülkelerinde yapılanlara kayıtsız kalmasının İsrail’i cesaretlendirdiğini kaydetti.
Arslanhan, “Terör örgütü İsrail var olduğu müddetçe bu coğrafyanın barış ve huzura kavuşması mümkün değildir. Bölgedeki etnik kavgaların, mezhep savaşlarının ve de tüm terör olaylarının kışkırtıcısı İsrail ve Amerika’dır. Bütün Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın işgali kabul edilemez. İsra ve Miraç şehri Kudüs’ün işgali kabul edilemez. Etrafı bereketlendirilmiş ve mübarek kılınmış Filistin topraklarının işgali kabul edilemez.” ifadelerini kullandı.
Grup üyeleri, açıklama sonrası Güvenpark’tan ayrıldı.
http://beyazgazete.com/video/webtv/guncel-1/baskentte-israil-protestosu-ankara-542270.html
BASIN AÇIKLAMASI TAM METNİ
Değerli Basın Mensupları;
Bu gün burada, 2014 tarihinde İsrail’in hava saldırılarında bacaklarını kaybeden Fadi Abu Salah’ın, günümüzde hain İsrail saldırısına tekerlekli sandalyesi ile onurlu direnişi için ve İslam coğrafyasındaki terör olaylarının her birinde parmağı olan işgalci İsrail’in, Müslümanları KATLETMEYE yönelik aşağılık davranışları yüzünden toplanmış bulunmaktayız.
Halkımız ve bütün insanlık bilmeli ki bu bölgede akan bütün kanın, bütün iç savaşların ve bütün terör olaylarının arkasında doğrudan ya da dolaylı olarak Amerika ve İsrail vardır. Siyonist İsrail yönetimi bütün İslam ülkelerini ve bütün dünyayı ateşe vermekten kaçınmayacak kadar sapkın bir inanca sahiptir. İsrail’in kurulduğundan beri izlediği politika asla değişmemiştir. İsrail, Türkiye’ye ait toprakların da içinde bulunduğu geniş bir coğrafyayı kendi kutsal ülkesi olarak görmekte ve buraları ele geçirebilmek için her türlü yönteme başvurmaktadır.
Bugün başta Filistin olmak üzere; Suriye’de, Mısır’da, Doğu Türkistan’da, Myanmar’da zalimlere karşı İslami kimlikleriyle onurla mücadele eden Müslüman kardeşlerimize direnişlerinde yalnız olmadıklarını ve “Müslümanlar ancak kardeştirler” ayetini ete kemiğe büründürdüğümüzü haykırmak için de buradayız.
Terör örgütü İsrail’in yaklaşık bir haftadır Mescid-i Aksa ile ilgili kışkırtmaya yönelik yaklaşımlarının Filistin’de kan dökmeye yönelik bir çaba olduğu aşikârdır. İsrail küstahça tüm kutsal değerlerimize saldırarak Filistinli Müslümanları çileden çıkarmaktadır. Terör örgütü İsrail’in ve aynı örgütün silahlı unsurlarının bu çirkeflileri kabul edilebilir değildir.
İsrail sadece Müslümanlar için değil, tüm insanlık için bir beladır. Bu belanın ortaya çıkmasının arkasındaki sapkın düşünce olan Siyonizm tüm insanlık için durmaksızın problem üretmektedir.
Siyonist İsrail’in bu küstahça davranışlarının kaynağı Batı’dan aldığı cesarettir. Birleşmiş Milletler, NATO, ABD ve Avrupa Birliği İsrail’in her sapkınlığına el altından ya da açıktan destek olmaktadır.
İslam coğrafyasının parçalanmışlığı, Müslümanların sessizliği, Müslüman halkların basındaki liderlerin İslam ülkelerinde yapılanlara kayıtsız kalması İsrail’i cesaretlendirmektedir.
Terör örgütü İsrail var olduğu müddetçe bu coğrafyanın barış ve huzura kavuşması mümkün değildir. Bölgedeki etnik kavgaların, mezhep savaşlarının ve de tüm terör olaylarının kışkırtıcısı İsrail ve Amerika’dır.
Bütün Müslümanların İlk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın işgali kabul edilemez.
İsra ve Mirac’ın şehri Kudüs’ün işgali kabul edilemez.
Etrafı bereketlendirilmiş ve mübarek kılınmış Filistin topraklarının işgali kabul edilemez.
Bizim için mübarek kılınmış topraklarda, mübarek kılınmış bir şehirde ve mübarek kılınmış bir mabette küstah İsrail’in silahlı unsurlarının kanlı ve kirli postalları ile dolaşması en aşağılık bir davranıştır. Bir ırkın üstünlüğünü ve seçilmişliğini iddia eden Siyonizm’in insanlığa getireceği ancak ve ancak köle düzenidir.
Siyonist İsrail’in ABD’nin hamiliğinde tartışmasız bir soykırım yaptığı aşikardır. Bu SOYKIRIMA tüm dünya devletlerinin bir an evvel dur demesi ve Kudüs’ü gerçek sahiplerine Filistin’e devrini sağlayarak, sürekli bir barışın egemen kılınması sağlanmalıdır.
Bölgeye barış ve huzurun gelmesinin tek yolu Kudüs’ün tekrar Müslümanlarca idare olunmasından geçmektedir. Hazreti Davut’un Kudüs’e hâkimiyeti insanlığa saadet getirmiştir. Hazreti Süleyman’ın Kudüs’e hâkimiyeti insanlığa huzur getirmiştir. Hazreti Ömer Kudüs’ü fethetmiş ve oradaki tüm insanların can ve mal emniyeti sağlamış, bölgeye huzur ve saadet getirmiştir. Selahaddin Eyyub-i Kudüs’ü yeniden fethetmiş ve aynı şekilde oradaki tüm insanların her türlü hakkını teminat altına almıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasını, İslam’ın ilk kıblesi, kadim Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma girişimini kabul etmemiz mümkün değildir. Bu girişim bizim için yok hükmündedir. ABD bu girişimiyle BM’i, BM kararlarını ve uluslararası hukuku açıkça hiçe saydığını göstermiş, bölgedeki ihtilafın çözümünde bir arabulucu değil açıkça bir taraf olduğunu ilan etmiştir.
Kudüs’ün, gerek Birleşmiş Milletler kararlarıyla, gerekse uluslararası antlaşmalarla garanti altına alınmış statüsünü değiştirecek her türlü adımdan şiddetle kaçınılması şarttır.
İsrail’in, şu ana kadar 62 Filistinli kardeşimizin şehadeti ve binlerce masum kardeşimizin yaralanmasıyla sonuçlanan eylemlerini şiddetle kınıyoruz.
ABD ve İsrail’in, coğrafyamızın gözbebeği ve barışın şehri olan mukaddes Kudüs’ü kana bulamasını, uluslararası hukuku vahşice çiğnemesini en güçlü şekilde lanetliyoruz.
İsrail’e, böyle devam etmesi halinde, eninde sonunda akıttığı masum kanlarında boğulacağını bir kez daha hatırlatıyoruz.
Uluslararası kuralların ve vicdanın bu derece hoyratça çiğnenmesi, hiç kimsenin kendini güvende hissetmediği bir dünyaya doğru gidildiğinin ifadesidir. Bu tehlikenin bilincinde olduğunu düşündüğümüz uluslararası arenayı ve Birleşmiş Milletleri zaman kaybetmeksizin bir kez daha harekete geçmeye çağırıyoruz.
ABD’nin içerisine düştüğü bu akıl tutulması ve izansız yaklaşım, ABD’yi dünya kamuoyunda ve devletler arenasında yalnızlığa mahkûm ederken, işgal ve terör devleti İsrail’in zulmüne ve işlediği suçlara da ortak etmiştir.
Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisi, insanlığın kadim silueti, bağımsız Filistin Devleti’nin başkentidir.
Bu gün burada yaptığımız bu açıklama ile tüm dünyaya Kudüs’ün sahipsiz olmadığını beyan etmiş oluyoruz.